Dünyamızın 2/3'ü sularla çevrilidir. Bu alanlardaki canlı çesitliligi inanılmaz boyutlardadır. Sizler evlerinize akvaryum kurmakla bu alanlardan küçük birer kesiti evlerinize tasımıs olursunuz. Üstelik vahsi sualti dünyasi öyle her istediginizde görebileceginiz bir yer degildir. Akvaryumlar bu dünyanin gizemli kapilarini size açan tek yoldur. Bu bölümde evlerimize kadar taşıdığımız balıkların şaşırtıcı özelliklerine ve balıklardaki yaratılış harikalarına yer vereceğiz.
-
1- Görme
Denizde yüzerken suyun içinde gözümüzü açtigimizda çevremizdeki her seyi bulanik görürüz. Çünkü atmosfer ortaminda görmeye uygun sekilde yaratilmis olan gözümüz için su farkli bir ortamdir. Benzer bir mantikla düsünüldügünde, içinde bulundugu ortamdan disariya çikarilan bir baligin da, atmosfer ortaminda bulanik bir görüse sahip olacagi tahmin edilebilir. Ancak hem karada hem de suda çok iyi görebilen bir balik türü vardir.
Güney Meksika'dan Güney Amerika'nin kuzeyine kadar olan nehirlerde ve göllerde yasayan bir balik türü suyun hem içinde hem de disinda son derece iyi görebilmektedir. Anableps adini tasiyan bu balik daha çok "dört gözlü balik" olarak taninir. Bu balik türü suyun disini net olarak görmesinin yani sira, havadaki nesnelere bile odaklanabilmektedir.
Dört gözlü baligin gerçekte iki gözü bulunmaktadir. Ancak her göz, her biri kendi odak uzakligina sahip iki yarim küreden olusmustur. Bu, Anablepslerin ayni anda iki farkli görüs özelligine sahip olmalarinin nedenini açiklayan kusursuz bir tasarimdir. Balik suyun yüzeyinin biraz altinda yüzerken su yüzeyinin üzerinde kalan göz bebekleri havayi taramakta, bu arada suyun altinda kalan alt göz bebekleri de sualtindaki dünyayi incelemektedir. Bu sekilde balik hem uçan hem de yüzen canlilarla beslenebilmekte veya onlardan kaçabilmektedir.
Gözün içerisinde yer alan iki ayri odak (bifocals) baligin iki ayri görüntü almasina imkan tanir. Pigment içeren benekli bir doku bandi ve bunun hemen üzerinde bulunan gözle görülebilir irisler her bir gözü su çizgisinde ortadan ikiye böler ve birisi suyun üzerinde digeri suyun altinda olan iki adet göz bebegi olusturur. Yukaridan bakildiginda irisler disari firlayan gözlerin içerisinde havada duran parmaklara benzemektedirler.
Dört gözlü balik, uçan böcekleri yakalayabilmek için havaya ziplayabilir veya yüzen yaratiklari avlamak için suyun dibine dalabilir. Ancak daha çok kiyiya yakin sig sularda gezinerek kabuklulari, algleri veya suyun üstündeki ince yüzeye takilan böcekleri yakalar.
Bilim adamlari Anablepslerin suya oranla havayi daha çok kullandiklarini tespit etmislerdir, çünkü havada, sudaki görüs sistemine göre daha uzaktaki ve daha küçük nesneleri görebilmektedirler. Ancak balik, beslenmek veya diger canlilara yem olmamak için sik sik dalmaktadir.
Bu Sistem Nasil Ortaya Çikmistir?
Süphesiz hiçbir baligin kendi kendine suyun ve havanin fiziksel özelliklerine göre iki farkli optik sistem tasarlamasi, daha sonra da bu iki sistemi, tek bir gözde uyumlu çalisacak biçimde monte etmesi mümkün degildir.
Peki bu gözler evrim teorisinin öne sürdügü gibi tesadüfi gelisimlerle ortaya çikmis olabilir mi? Yani benzeri olmayan bu optik tasarim tesadüfen bir baligin gözlerinde var olabilir mi? Daha sonra yine ayni tesadüflerle nesilden nesile aktarilarak olusabilir mi?
Elbette ki böyle bir tasarimin tesadüfen olmasi mümkün degildir. Göz gibi kompleks organlar, iç içe geçmis pek çok parçanin birarada çalismasiyla olusur ve bu parçalarin birisi bile olmasa ya da kusurlu olsa hiçbir ise yaramazlar. Bu tür sistemler, "indirgenemez komplekslik" olarak tanimlanan özellige sahiptirler. Örnegin insan gözü daha basite indirgenemez, çünkü eksiksiz olarak tüm detaylariyla birlikte var olmadigi sürece göz hiçbir ise yaramaz. Bu da gözün zaman içinde asama asama olusamayacaginin bir kanitidir.
Bu gerçek, "eger birbirini takip eden çok sayida küçük degisiklikle kompleks bir organin olusmasinin imkansiz oldugu gösterilse, teorim kesinlikle yikilmis olacaktir" diyen Darwin'in endise ettigi gibi, evrim teorisini en temelinden yikmaktadir.
Darwin, "gözün evrimi" konusunda bir açmazla karsi karsiya oldugunun farkindadir. Nitekim bunu kitabinin "Teorinin Zorluklari" (Difficulties on Theory) adli bölümünde itiraf etmektedir. Darwin'in kitabini okuyan Amerikali fizikçi Lipson, Darwin'in bu "zorluklari" hakkinda su yorumu yapar:
"Türlerin Kökeni'ni ilk okudugumda Darwin'in genelde sunulan tablonun aksine, kendisinden pek de emin olmadigini fark etmistim. 'Teorinin Zorluklari' baslikli bölüm, örnegin, çok belirgin bir güvensizlik yansitmaktadir. Bir fizikçi olarak, gözün nasil ortaya çikmis olabilecegi yönündeki yorumlari karsisinda saskinliga düstüm."
Evrim teorisi henüz tek bir gözün ortaya çikisini açiklayamazken, evrimcilerin "dört gözlü baligin" kökenine dair hiçbir açiklama getiremeyecekleri asikardir. Dört gözlü balik, suyun disini bir insan kadar, suyun içini de bir balik kadar iyi görebilmektedir. Dört gözlü baligin kökenine iliskin söylenebilecek tek sey vardir, o da "her seye gücü yeten ve bütün canlilari yaratan" Allah'in harikulade bir sistemle, hiçbir örnegi olmadan, kusursuzca yaratmis oldugudur.